Rüya, aslında beynin çözülmesi en zor gizemlerinden bir tanesi olarak dikkat çeker. Çoğu insan rüya görmediğini kabul edebilir ancak bu durum aslında bilindiği gibi değildir. Her insan rüya görür, çoğu insan da gördüğü rüyayı hatırlamaz. Uyku hayatımızın önemli bir yerini kaplamaktadır, rüya ise uykunun. Uyku hayvanlarda, bebeklerde ve yetişkin insanlarda farklılık gösterir. Çok farklı uyku şekilleri olsa da, neredeyse tüm hayvanlar da uyur.
İnsanlığın varoluşundan itibaren hayatımızda olan en önemli durum uykudur. Uyku halindeyken gördüğümüz rüya veya rüyalar uzun yıllardan beri bilim adamlarının ve uzman araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Çoğu araştırmacı ve bilim adamı aynı görüşü savunmuştur; rüyalara zemin hazırlamak, uykunun bilinen en büyük işlevidir.
Gördüğümüz, daha doğrusu hatırladığımız her rüya insanların büyük merakını çekmiştir. Çok uzun zaman önce Mısırlılar, bu durumun aslında gerçek üstü dünyanın habercisi olduğunu savunmuşturlar. Görülen rüyalar felaketlerin ya da iyi günlerin habercisi anlamına gelmekteydi onlar için. Bu haberleri, daha doğrusu mesajları tanrıların gönderdiğini savunmuşlardır. Gördüğümüz rüyaları anlamlandırmak için yazılan ilk kitap, Eski Mısırlılar tarafından yazılmıştır. Eski Mısırlılar görülen rüyaları tedavi amaçlı da kullanmaktaydılar. Rahipler tarafından yorumlanan ve kötü anlam çıkartılan rüyayı gören kişiyi tapınaklarda iyileştirmeye çalışır ve tanrının kendisine yardım etmesini beklerlerdi. Sürekli olarak her rüyanın içerisinde tanrıdan bir mesaj ararlardı. Sadece Eski Mısırlılara göre mi bu durum tanrılardan kaynaklanıyordu, hayır.
MÖ 8. yüzyılda, Eski Yunanlılar da rüyaların tanrılar tarafından kaynaklandığını ve içerisinde çok önemli mesajlar olduğunu ve bu mesajların kutsal olduğunu savunmuştur. Bu tarihe kadar kimse aslında bu rüyaların kişilerin zihninden kaynaklandığını savunmamış mıdır, elbette ki hayır. MÖ 5. yüzyılda, Heraklitos aslında görülen rüyaların kişinin zihninden kaynaklandığını savunmuştur. Tüm tartışmalara son noktayı koyan ünlü düşünür Aristoteles olmuştur. Aristoteles, gördüğümüz tüm rüyaların günlük hayatın sonucunda ortaya çıktığını aktarmıştır. Aynı zamanda rüyaların tedavi amaçlı da kullanılabileceğini ve rüyalar sayesinde birçok tedavi yöntemlerinin keşfedilebileceğini savunmuştur. Bu fikri savunan tek kişi Aristoteles değildi, Modern tıbbın kurucusu olarak bilinen Hippokrates'te bu fikri savunmakta ve desteklemekteydi. Ünlü psikiyatrist olan Sigmund Freud'da rüya sayesinde ruhsal hastalıklara çözüm bulunabileceğini söylemiştir.
Günümüz de halen birçok araştırmacı farklı farklı görüşleri savunmaktadır. Bilim adamları, rüyaların beynimizden kaynaklandığını ve bu durumun beyin biyokimyasının yan ürünü olduğunu, görülen her rüyanın özel bir amacı olduğunu savunmaktadır. Çoğu araştırmacı da rüyaların bir işlevi olduğunu ve aslında tedavi amaçlı kullanılabileceğini savunmaktadır.
Rüya üzerine yapılan araştırmalar halen devam etmektedir. Yapılan birçok araştırma sonrasında, REM uykusu ve rüyalar arasındaki bağ güçlenmiştir. Rüya ve REM uykusunun birbiriyle aynı ancak kavramların birbirine benzemediği savunuluyor. REM uykusunda rüyaları daha yoğun görmekteyiz.
Gördüğümüz rüyalar salgılanan kimyasal maddeler sayesinde de gerçekleşebilir. Moleküller beyinde mesajcı görevi görmektedir, bunun sonucunda uyku, derin uyku ve rüyalar oluşur. Bilinçaltından kaynaklanan görüntülü, sesli ve duygusal rüyalar görülebilir. Görülen rüyaların birçoğu hatırlanmaz ancak beynin önemli mesajlar aktardığı düşünülmektedir. Aktarılan mesajlar sayesinde beyin, var olan problemleri çözümlemek ve kendini yeniden şekillendirmek ve rüya gören kişiyi yeni güne hazırlamak ister. Gün içerisinde yaşananlar, görülenler ve duyulanlar rüya sırasında tekrar sentezlenmektedir. Rüyalar sayesinde öğrenme ve hafıza gücümüz kuvvetlenmektedir. Rüya gördüğümüz sırada beynimiz uyanık olduğumuz kadar etkin bir durumdadır. Beyin sürekli olarak yoğun bir çalışma içerisindedir. Uyku sırasında gerekli olan bağları daha sağlam hale getirip, gereksiz olanlar ile bağını koparmaktadır. Bu sayede yeni bir güne daha dinç halde başlayabiliyoruz. Uyku zamanında hiç farkında olmadığımız ruhsal sorunlarımızda çözüme kavuşmaktadır.
